Page 126 - Sanatın ve Sanatkarın İzinde
P. 126

Yazının icat edilmesiyle birlikte, yazılanların korunmasının gerekli olduğu düşünül-
                                   meye başlanmıştır. Kâğıdın icadından evvel papirüs ya da parşömen üzerine yazılan
                                   yazılar tahta kutular içerisinde muhafaza edilmiştir. Kâğıdın kullanılmaya başlan-
                                   masıyla birlikte ise kâğıtların üzerindeki yazıların korunabilmesi amacıyla cilt tekni-
                                   ği geliştirilmiştir.

                                   Cilt, Arapça kökenli bir kelime olup “deri” anlamına gelmektedir. Klasik cilt yapımın-
                                   da kullanılan en uygun malzeme deri olduğu için bu ismi almıştır. Esere takılan ka-
                                   pağa cilt, cilt ustalarına erkekse mücellit, kadınsa mücellide denilmektedir.

                                   Cildin tarihi, bir altlık üzerine yazılmış yazının bağlanıp saklanmasıyla başlayan bir
                                   sanatın öyküsüdür. Geçmişi 5000 yıllık olan bu sanatın 14 asırlık bölümü İslâm cilt
                                   geleneğiyle gelişmiş ve yoğrulmuştur.

                                   Hz. Ömer’in Kur’ân-ı Kerîm’i toplatıp kitaplaştırmasıyla başlayan İslâm cilt yapım
                                   geleneği, Abbasiler, Emeviler, Memlukler, Büyük Selçuklular, Timurlular, Anadolu
                                   Selçukluları, Beylikler Dönemi, Osmanlı Devleti, Babür Devleti, Safevî Devleti gibi
                                   birçok İslâm devrini kapsar. Bu devletler kendi coğrafyalarında İslâm kültür ve me-
                                   deniyeti ürünlerinden olan kitap yazımı ve ciltçilik sanatı hususunda çok kıymetli
                                   eserler vücuda getirmişlerdir.
                                   Her bir eser, döneminin üslup ve özelliklerini taşımaktadır. Bu üslup ve özellikler
                                   sayesinde günümüzde coğrafi adlarla anlattığımız ve tanımladığımız önemli eserler
                                   meydana getirilmiştir. Bu eserlerin üretildiği yerlerin genellikle saray çevrelerinde
                                   gelişmiş olması bize, desteklenen sanat ve sanatçıların nasıl bir kültür ürünü ortaya
                                   koyabileceğini de göstermektedir.


                                   Cilt  sanatı,  sanat  merkezlerinde  gelişmiş  olup  kendine  has  teknik  ve  süsleme
                                   özellikleriyle çeşitli dönemlere ait çok kıymetli eserlerin ortaya çıkmasına katkı
                                   sağlamıştır.


                                   Günümüzde müze, kütüphane ve yazma eser kütüphaneleri gibi önemli mekânlarda
                                   geçmişten bugüne cilt sanatının en değerli örneklerine rastlanabilmektedir.

                                   Birçok İslâm devletinin kültür anlayışına göre şekillenmiş olan cilt sanatı, Osmanlı
                                   Devleti’nde kendi üslubunu oluşturmuştur. Bu üslup ve tekniklerin usta-çırak ilişkisi
                                   vasıtasıyla günümüz mücellidleri tarafından hâlen devam ettiriliyor olması, bu sana-
                                   tın derinliği ve barındırdığı kültür birikiminin ne denli güçlü olduğunu göstermesi
                                   açısından önemlidir.
   121   122   123   124   125   126   127   128   129   130   131