Page 262 - Sanatın ve Sanatkarın İzinde
P. 262
Değerli taş ve madenlerden oluşan mücevherler, insanlık tarihi ile beraber gelişme
göstermiştir. Cevher hâlindeki taşlar kesilerek mücevher elde edilir. Mücevher,
ustasının elinde şekil alırken, ait olduğu dönemin sanatsal üslubunu yansıtmış,
güzelliğin simgesi olmuş ve toplumların sınıflanmasında da etkin rol almıştır.
Aynı zamanda mücevher, tarih boyunca, estetik, incelik ve sosyal statüyü belli
etme aracı olmuş; konumu itibariyle görsel sanatlarla da yakın ilişki içerisine gir-
miştir. Taşlardaki renkli ışıklar, sihir misali izleyenleri cezbeye ulaştırmıştır.
Evliya Çelebi; Cevahir Kuyumcuları esnafını, “Bu esnafların dükkanlarında olan
la’l, yakut, zeberced, elmas, firuze ışıltısından insanın gözbebekleri kamaşıp in-
san hayran olur” şeklinde tasvir eder. Osmanlı mücevherlerinde; elmas, zümrüt,
yakut, la’l, firuze, safir, topaz gibi değerli ve turmalin, zebercet, necef, yeşim,
mercan, lacivert, seylan ve akik gibi yarı değerli taşlar kullanılmıştır. Bu çeşitlilik
ürün ve tasarım çeşitliğini de doğurmuştur.
Mücevher tasarımı, her yönüyle bütünlük arz etmektedir. Tasarımcı, bir eser orta-
ya koyabilmek için kullanılan bütün malzemelerin hem niteliğine, hem de işlen-
mesine dair teknik bilgilere hâkim olmak zorundadır. Bununla beraber mücevher
tezyinatı ise, tablo niteliği taşıyacak tasarımın görsel algı oluşturması bakımın-
dan önemli bir aşamasıdır. Bu anlamda kıymetli taşların (elmas, yakut, zümrüt
vb.) dizilimi ve klasik sanatlarımıza dair öğeler, titizlikle işlenerek kullanıcıların
beğenisine sunulmaktadır.
Güç ve güzelliğin sembolü olan mücevher, Osmanlı motifleri ile yeniden hayat
bulmuştur. Kakma, kazıma, oyma, savadkâri, telkâri, granülasyon, kalıp işi, ha-
sır, kaplama, yaldızlama, minekâri ve firuzekâri gibi tekniklerle işlenmiştir.
Osmanlı kültüründe mücevher, çok geniş bir kullanım alanı içerisinde saklamak
amaçlı değil kullanmak amaçlı ortaya çıkmıştır. Saray geleneğinin bir parçası ola-
rak törensel ve gündelik kullanım eşyalarında mücevherlere rastlarız. Taht, askı,
cilt, tesbih, beşik, buhurdan, matara, saat, hançer, bıçak, topuz, gürz, kalkan,
ok, yay kâsesi ve hatta üzengi gibi birçok obje mücevherle birer sanat eseri hâlini
almıştır.
Ancak şu da kesin olarak bilinmelidir ki, mücevhercilikte ortaya çıkan eserin de-
ğeri sadece kullanılan taşların ve madenin değerinden kaynaklanmamaktadır.
Mücevheri değerli kılan, sanatçının o cevheri işlerken ortaya koyduğu işçilikle,
sanatla bütünleşen ham maddenin tek bir ruhla ortaya çıkmasıdır.