Page 16 - Sanatın ve Sanatkarın İzinde
P. 16

14











                  Alparslan Babaoğlu’nun Mustafa Düzgünman’dan aldığı ebru icazeti.







                  İCAZET YENİ BİR BAŞLANGIÇTIR                           İcazetle birlikte talebe artık hocalık vasfını kazanmış olur ve böyle-
                  İcazetle sanatın künhü öğrenilmiş olmaz. İcazet aslında yeni bir   likle öğrendiklerini öğretmeye mezun kılınır. İcazetname alan kişi,
                  başlangıçtır. Hattat yazdıkça, göz nuru döktükçe yazıyı kemal   hocasından tevarüs eden tüm sanat birikimini olduğu gibi, milimi
                  mertebeye ulaştırır. Ebrucu tekne başında günler, haftalar geçir-  milimine,  hüvesi  hüvesine  talebelerine  aktarma  mesuliyetini  de
                  dikçe; müzehhibenin fırçasından mütemadiyen altın damladıkça   yüklenmiş olur.
                  sanatlarındaki vukûfiyetleri; öğrendiklerini öğrettikçe de ustalık-
                  ları artar.                                            Hoca, bildiklerinin tamamını -hiçbir ustalık kırıntısı saklamadan-
                                                                         öğrencilerine öğretmek durumundadır. Ecdadımız bu hususta “Ma-
                  İCAZETİN MÂNEVÎ MESULİYETİ VARDIR                      lın zekâtı kırkta bir; ilmin zekâtı yüzde yüzdür.” diyerek önemli bir me-
                  İcazet, bir netice olarak telakki edilmemelidir. Zahiren bir netice ol-  suliyete dikkat çekmiştir.
                  makla birlikte talebenin mesuliyetini artıran, el aldığı sanat dalındaki
                  ustalığının yükünü pekiştiren mânevî bir mesuliyettir icazetname.  İcazetli sanatkâr bir yandan mesleğini devam ettirip mütemadiyen
                                                                         çok çalışarak ürettiği eserlerle icazetnamesini bihakkın aldığını
                  Talebe icazet aldığında yaptığı işin, eserin altına kendi imzasını ata-  ispat etmek durumundadır. Nitekim Kıbletü’l-Küttâb unvanının
                  caktır. Kendi imzasının yanında hocasının ve hocasının hocasının   sahibi Şeyh Hamdullah, yazıdaki muvaffakiyetin sırrını, “Gözle-
                  da ismini zikredecektir. Bu hem talebe için, hem hoca için, hem de   rimi hocamın eline ve kalemine, kulağımı diline, gönlümü yazıya
                  hocanın takip ettiği ekol/sanat silsilesi için müteselsil bir sorumluluk   verdim. Bir harfi en güzel yazıncaya kadar bıkmadan, usanmadan
                  hadisesidir.                                           yazdım, yazdım, yazdım…” cümleleriyle ifade etmektedir.
   11   12   13   14   15   16   17   18   19   20   21