Page 29 - 60. SANAT YILINDA AMİR ATEŞ
P. 29
60. Sanat Yılında
Bestekâr HÂFIZ ÂMİR ATEŞ
kulağı, ilâhî nağmelere daha küçüklüğünden beri âşinâdır; ailesinden adeta
miras kalmıştır ona. Bu mûsikî sermayesi; gayreti, merakı, kâbiliyeti ve azmiyle
birleşince, işte tam da bu noktada ortaya “Hâfız, Mevlidhân, Bestekâr Âmir
Ateş” çıkmıştır. Onun için mûsikî içten içe yanan, yandıkça içini kasıp kavuran
bir ateştir.
Hasan Akkuş Hoca’ya talebelik yaptığı yıllarda gazetelerde ilan edilen Mevlîd-i
Şerîf merâsimlerini takip eden Hâfız Âmir Ateş, hocası Hasan Akkuş’un yanı
sıra Mecit Sesigür (ö. 1962), Esad Geredeli (ö. 1958), Kâni Karaca (ö. 2004),
Hâfız Zeki Altun (ö. 1999) ve diğer pek çok üstadın iştirak ettiği mevlitleri Hâfız Esad Geredeli
dinlemeye arkadaşlarıyla birlikte gitmeye başlamış ve böylece ortamlara âşinâ
hâle gelmişti.
Bu üstadlar, göz âşinalığı kazandıkları Âmir Ateş’i önce “Yahu bu çocuğu
geçenlerde bir yerde dinledim, çok güzel okudu. Haydi bir de burada okusun” diye
taltif etmişler, bir zaman sonra da “Evlâdım filan zamanda biz şu câmide
okuyacağız, oraya da gelir misin” şeklinde davet etmeye başlamışlardı.
İstanbul’un güzîde mevlidhânlarını hem tanıma imkânı bulan hem de onların
arasına girmeye başlayan Âmir Ateş, hocası Hasan Akkuş ile olan bir mevlîd
hâtırasını şu şekilde aktarmaktadır:
Hâfız Zeki Altun
“Artık zamanın büyük mevlidhânlarıyla birlikte mevlîdlere gitmeye başlamıştım.
Yine bir gün İstanbul’un büyük câmilerinden birinde mevlîd okuyacaktım. Hâfız
Hasan Akkuş Hocam başta olmak üzere İstanbul’un birçok ünlü mevlidhânı ve
Kur’ân-ı Kerîm okuyucusu orada bulunuyordu. Câmi doluydu. Okuma sırası
bana geldiğinde kürsüye çıktım ve Fetih Sûresi’nin son ayetlerini okudum. Son
ayetteki, ‘Muhammed Allah’ın elçisidir’ cümlesini yüksek bir sesle okumam üzerine
câmide cemaatin galeyâna geldiğini ve bağırmalarını duydum. Ben de şaşırdım ve
heyecanlandım. Okumamı bitirip kürsüden indiğim anda Hasan Akkuş Hocam
ayağa kalktı ‘Gel yanıma, gel’ dedi. Benim şaşkınlığım daha da arttı. Heyecan
basmıştı. Merdivenden inemiyordum, hocam ise hâlâ ısrar ediyor, ‘Gel’ diyordu.
Yanına gittim, bana sımsıkı sarıldı. Okuyuşumdan çok mutlu olduğunu ifade
Hâfız Kâni Karaca
ederek beni kutladı.”
Okuma sırası bana geldiğinde kürsüye
Böylesi kısa bir zaman içerisinde ve genç yaşta
çıktım ve Fetih Sûresi’nin son ayetlerini
İstanbul mevlidhânları arasına giren Âmir Ateş bu
durumu “İlâhî lütuf ” olarak değerlendirmekte ve
okudum. Son ayetteki, ‘Muhammed Allah’ın
şöyle ifade etmektedir:
elçisidir’ cümlesini yüksek bir sesle okumam
“‘Merakın elinden hiçbir şey kurtulamaz’ diye bir tabir
vardır. Ben de çok azimli, sabırlı bir insanım, çok
sebatkârım. Eğer bir şeyin yapılmasını arzu ettiysem üzerine câmide cemaatin galeyâna geldiğini ve
bağırmalarını duydum. Ben de şaşırdım ve
heyecanlandım.
• 25 •