Page 94 - ANADOLU SANAYİ DEVRİMİ
P. 94

Bekir b. Nattâh el-Hanefî şöyle demiştir: “Râmiş seni bir yaprakla selâmladı ki / Mer-
                  sin yaprağından daha güzel kokar.”

                  Mersin yaprağı, mersin çiçeğinin, ortada birleşen, başları ayrı iki yaprağıdır ve nadir

                  bulunur. Özellikle Deylemliler bu yaprakla selâmlanırlar.
                  Giysiden sonra mücevherler gelir. Her bölgede ve her sosyal tabaka için alışılagelmiş
                  mücevherler vardır. Erkekler için yüzükler, krallar ve maiyetindekiler için taçlar, mu-
                  rassa kemerler, kuşaklar, külahlar, eldivenler, değnekler, asâlar; kadınlar için saç iğ-

                  neleri, taçlar, bilezikler, halhallar, küpeler, kolyeler… Hatta savurganlık yapıp, israfa
                  kaçanlar, bedenlerinden başka evlerinin duvarlarını, tavanlarını, kapılarını, pencere-
                  lerini de mücevherlerle süslerler. Tüm bunlar evlerine gelenlerin ilk olarak gördükleri
                  şeyleri güzelleştirmek, malıyla övünmek, zenginliğini ve iktidarını göstermek amacıy-
                  ladır. Ancak gerçekten o durumda olduğu için değil; daha çok göz boyamak içindir.

                  Ara

                  Mürüvvetin kemalini gösteren en açık delillerden birisi de temizliği güzel kokularla
                  tamamlamaktır. Güzel koku başkalarına da geçer, ondan zevk alırlar, güzel kokuyu
                  sürünene yaklaşmak ve kokudan faydalanmak isterler. İnsan güzel kokuyla kusurla-
                  rını ve noksanlıklarını gizler.

                  Mürüvvetin şu tanımı da güzel kokuyu kapsar: “Kendisi için istediği bir şeyi başkaları
                  için de istemek.” Şöyle bir tanım da vardır: “Mürüvvet haramlardan kaçınmak, eziyeti
                  ortadan kaldırmaktır. Dine tutunmaktan bahsedilirse dedikleri şeyden çıkmamaktır.”

                  Dinde adalet; eşitliği, kendi nefsi için istemediği zulmü ortadan kaldırmayı ve mazluma
                  yardım etmeyi gerektirir. Açıkça yaptığında utanacağın bir şeyi gizlice yapmamak da
                  mürüvvetin özelliklerindendir. Mürüvvet sahibi kişi, ahlâkını güzelleştirerek kendi gö-

                  rüntüsünü güzelleştirir. Yemeğini helalinden kazandığı temiz malından hazırlar, yeme-
                  ğini fark gözetmeksizin başkalarıyla paylaşır, temizliği güzel yapar ve Hz. Peygamber’e
                  (s.a.) bu dünyada sevdirilen üç şeyden biri olan güzel kokuyla işi tamamlar. Yemeğini
                  yiyen memnun olur.

                  Mürüvvet sahibi arkadaşına yakın olur, dostuna ikram eder. Derdini halleder, kendisi
                  için istediğini dostu için de ister. Yardımı engelleyen, tek başına yiyen, kölesini döven
                  kişinin günahından uzak olur. Eğer Müddesir sûresindeki giysiden maksat niyet ise
                  âyet aynı zamanda Allah’a itaate, kanaat etmeye, bugün ve âhiret için en doğru şeyi
                  yapmaya davet etmektedir.

                  Muizuddevle Ahmed b. Beveyh aşırı bir Şiî idi. İran bölgesinde yaşayan, dindarlığı,
                  ahlâkı ve takvası ile meşhur olmuş ehl-i beytten birisine elçi gönderdi. Artık harem
                  ağalarının eteklerinin öpülmesinden sıkıldığını ima etti. Bu sözüyle Halife Muti’yi kas-






                                                                                     TEDARİKÇİ VAKIF İŞLETMELERİNİN ORTAYA ÇIKIŞI   -   93
   89   90   91   92   93   94   95   96   97   98   99