Page 110 - Sanatın ve Sanatkarın İzinde
P. 110
Ebru; felsefesi olan, yaşayan, yaşatılan, keşfedilebilen tüm güzellikleri kuşaktan ku-
şağa, hocadan talebeye aktarılan sırlı bir sanat. Sanatta, özellikle İslâm Türk sanat-
larında gelenek önemli. Bu bağlamda ebru geleneğinde meşk, icazet, azim, sabır ve
edep anahtar kelimelerdir.
Kısaca ebruyu tanıtacak olursak; ebru, tabiattan elde edilen ve sığır ödü ilâve edilen
madenî esaslı boyaların, ebrucu tarafından yaşlı atın kuyruk kıllarının bir gül dalının
çevresine sarılmasıyla yapılan fırçalar yardımıyla kıvamı artırılmış bir sıvı üzerine
serpilmesi ya da biz yardımıyla damlatılması suretiyle oluşturulan desenlerin, sıvı-
nın üzerine kapatılan bir kâğıda aktarılması suretiyle gerçekleştirilen bir kâğıt beze-
me sanatıdır.
Bilinen en eski örneği 1496 senesinde yapılmış olan ve hâlen Kronos koleksiyonunda
muhafaza edilen ebru sanatı, başlangıçta üzerine yazı yazmak amacıyla yapılmışsa
da daha sonraları önce cilt kapaklarında cilt bezi yerine ya da yan kâğıdı olarak ve
murakkaa albümlerinde kullanılmış, geçtiğimiz yüzyılda da levha pervazlarını süs-
lemeye başlamıştır.
Sanat tarihçilerinin Orta Asya ya da Uzak Doğu’da başladığını söyledikleri ebru, İpek
yolu üzerinden önce İran’a gelmiş, burada ebrî ismini aldıktan sonra da yine aynı yol-
la 15. yüzyılda İstanbul’a gelerek günümüze kadar en şâşaalı günlerini İstanbul’da
geçirmiştir. Ticaret yoluyla 16. yüzyılda İstanbul’dan Avrupa’ya götürülen ebru, farklı
tekniklerle de olsa günümüzde dünyanın dört bir yanında icra edilmektedir.
Her ne kadar Türk ebru geleneğinde duvara asmak için ebru yapmak yoksa da sana-
tın son temsilcisi merhum Mustafa Düzgünman’ın çabalarıyla tanınan ve çok sevilen
ebru, beğenenlerce çerçevelenip duvarlara asılmak suretiyle Batı’nın soyut resminin
ülkemizde tam karşılığı hâline gelmiş ve seyredenlerin gönül telini sürekli titretmeye
başlamıştır.
Bilindiği üzere hat sanatı için “iğne ile kuyu kazmak” tabiri kullanılır. Ebru için ise
mezkûr tabir, “iğne ile suyu kazmak” şeklinde dillendirilir ve dahi ebru teknesi zuhu-
rata tabidir. Tekne, ebrucunun ihlâsıyla doğru orantılı şekilde neticeler verir. Dolayı-
sıyla sırlı bir sanattır ebru. Bu sanatı icra edenlere de ebrucu denilmektedir.
Ülkemizde tarihinin hiçbir vaktinde olmadığı kadar ebru teknesi açılıyor. Böylelikle
Türkiye ebruyla renkleniyor. Bu durum ebru sanatının geleceğine ümitle bakmamızı
salık verirken, nitelik yönünde dikkatli olunması gerekiyor.
Unutulmak üzere olan ebruculuğumuz Özbekler Tekkesi Şeyhi İbrahim Edhem Efen-
di ile tabir yerindeyse külleri üzerinde tekrar hayat bulmuştur. Ebruculuğumuz, İbra-
him Edhem Efendi’nin bereketli ömrünün son dokuz ayına yetişen Necmeddin Okyay
ile Türk insanının gündemine tekrar girmiş, Hz. Hüdâyî’nin türbedârı Mustafa Esad
Düzgünman Hoca ile de müesseseleşme yönünde önemli adımlar atmıştır.