Page 150 - Sanatın ve Sanatkarın İzinde
P. 150
Kalemişi, etrafımızda çok sık rastladığımız ancak ismi fazla duyulmadığı için la-
yıkıyla tanınmayan öz sanatlarımızdan birisidir.
Kalemişi, kubbedeki naif sanattır; nakkaşın fırçasının ucunda beliren nadide bir
estetik duyuştur. Mezkûr duyuşa özellikle dinî mimarî eserlerde ve bâhusûs ca-
milerde rastlarız. Cami ve mescitlerin kubbe ve kuşak yazılarında, tavan göbekle-
rinde, son cemaat yerlerinde gördüğümüz; gözümüzü, gönlümüzü ve ruhumuzu
ötelere, öteler ötesine kanatlandıran kalemişlerinde sabır, emek, göz nuru ve us-
talık vardır.
Kalemişi sanatının tarihi kökeni, 8. ve 9. yüzyıla kadar uzanmaktadır. Bu yüzyıl-
larda Orta Asya’da yaşayan Uygur Türkleri’nin Anadolu’ya göç etmesiyle beraber
bu topraklara taşınmıştır. Kara Hoça ve Bezeklik duvar fresklerindeki süslemeler
kalemişi sanatının motif dağarcığının merkezi olmuştur. Türklerin İslâm dinini
kabulüyle birlikte Türk kültürüne ait stilize motif ve kompozisyonların İslâm sa-
natıyla birebir örtüşmesi, bu tarz desen ve uygulamaların gelişmesini sağlamıştır.
Sivil ve dinî mimarîmizin iç duvarlarına, kubbelerine ve tavanlarına; sıva, ahşap,
taş, bez ve deri gibi malzeme üzerine renkli boyalarla, bazen de altın varak kulla-
nılarak kıllı kalem olarak tabir edilen fırçalarla yapılan nakışlara kalemişi denil-
mektedir. Kalemişi nakışlarını yapan kişilere kalemkâr, tezyinatın (süslemenin)
projesi olan desenleri hazırlayıp uygulayan kişilere de nakkaş denilir.
Uygulanacak zeminin özelliğine göre, sıva üstü ve ahşap üstü kalemişi teknikleri
kullanılır. Sanatkâr ecdadımızın “sıvacıkâri” diye adlandırdıkları, günümüz ka-
lemişi ustalarının ise mala kullanılarak yapıldığı için “malakâri” dediği bir üs-
lûp vardır ki, bu teknikte zemine sıvanan alçının üzerine desenler çizilip motifler
özel bıçaklarla kesilir. Burada motifler kabarık kalırken, zemin düşürülür. Günü-
müzde malakâri sadece restorasyon bazında kullanılan bir tekniktir. Yeni uygula-
malarda kâhir ekseriyetle sıva üstü kalemişi tekniği uygulanmaktadır. Kalemişi
uygulamalarında fırçalar, tabii toprak boyalar, nitelikli pigment boyalar, Arap
zamkları, tutkal ve altın varak kullanılmaktadır.
Kalemişi sanatının günümüze ulaşan en önemli örneği, yapımı 1229’da tamamla-
nan Divriği Ulu Cami’dir. Anadolu Selçuklu Devleti ve Beylikler döneminde ahşap
üzerine yapılan bezemeler dikkat çekmektedir. Beyşehir Eşrefoğlu Camii, Afyon-
karahisar Ulu Camii, Sivrihisar Ulu Camii, Kastamonu Kasaba Köyü Camii öne
çıkan yapılardır.
Osmanlı Dönemi kalemişi örnekleri arasında Bursa Yeşil Camii, Edirne Muradiye
Camii, Üç Şerefeli Camii, İznik Kırgızlar Türbesi başta gelir. 16. Yüzyıl ise kalemişi
sanatının altın çağıdır. Topkapı Sarayı, Kadırga Sokullu Camii, Kılıç Ali Paşa Ca-
mii, Takkeci İbrahim Ağa Camii, Topkapı Ahmet Paşa Camii, Rüstem Paşa Camii
ve Edirne Selimiye Camii, orijinal kalemişi uygulamalarının bulunduğu belli başlı
mimarî eserler arasındadır.