Page 196 - Sanatın ve Sanatkarın İzinde
P. 196

Kelime olarak Arapça “Sübha” kökünden gelen tesbih, Cenâb-ı Hakk’ı noksan sı-
                                   fatlardan tenzih etmek anlamını taşımaktadır. Bir ipin üzerinde dizilmiş müte-
                                   harrik taneler olarak form kazanmış en eski tesbih örneklerine, İslâm öncesi Hint
                                   kültüründe rastlanmaktadır. Sanskrit dilinde “tsepa” dua, “tsepian” kelimesi ise
                                   tesbih anlamını taşımaktadır.

                                   İslâm kültürü içerisinde habbe (tane) sayıları tamamen bir hadis-i nebevi ile adet
                                   bulmuş olan tesbih, 99 tanenin artarda dizilmesi ile vücut bulmuş bir yapıya sa-
                                   hiptir. Temel  kullanımı  genellikle  namaz  sonrası  33  tekrarlı  tesbihatın  yapılışı
                                   içindir ( Sübhanallah, Elhamdülillah ve Allahu Ekber). Ayrıca tasavvufi hayat içe-
                                   risindeki zikir unsurunun ihtiyacı ile 100’lük, 500’lük ve 1000’lik habbe sayılarına
                                   sahip tesbihler de asırlar boyunca kullanılmış ve insanın kemaline doğru atılmış
                                   adımlar hükmündeki dinî hayat içerisinde oldukça geniş bir kullanım sahasına
                                   sahip olmuşlardır. Günümüzde birçok müzede bu farklı sayılardaki zikir tesbihle-
                                   rini görebilmek mümkündür.

                                   Günlük  namaz  sonrası  kullanıma  uygun  olarak  tasarlanmış  standart  tesbihte,
                                   habbelerin haricinde imâme, pul (nişane), tepelik, düğümlük ve ara taneler gibi
                                   tesbihin bütünlüğünü muhafaza edici bir takım parçacıklar ve kısımlar mevcut-
                                   tur. Bu kısımların bazıları kullanım maksatlı olmayıp tesbihin bütünlüğünü ta-
                                   mamlayıcı estetik unsurlar olarak tesbihin üzerinde yer almaktadır. Bu kısımların
                                   ilâvesi ile tesbihin zaman içerisinde sanatsal yolculuğu ve müstakil bir sanat hüvi-
                                   yetine bürünme süreci başlamıştır. Zikre ve zikrullaha verilen ehemmiyet ile kıy-
                                   metli malzemelerden tesbih yapımı bambaşka bir hüviyete bürünerek sanatsal bir
                                   kimlik kazanmıştır. Tesbih yapımında kullanılan malzemeler genellikle tropikal
                                   ağaçlar (demirhindi, abanoz, blackwood, pelesenk, sandal, öd ağacı, yılan ağacı
                                   vs.), fosiller ve kemikler (kehribar, mamut dişi, fildişi, dinozor kemiği, suaygırı
                                   dişi, bufalo boynuzu, manda boynuzu, mors dişi vs.), doğal kıymetli taşlar (firu-
                                   ze, lapis lazuli, mercan, yeşim, yakut, zümrüt vs.) ve sentetik malzemeler (sıkma
                                   kehribar,  katalin ve bazı kıymetli plastik türevi malzemeler)dir.

                                   Geçmişte bir nevi ibtidai el tornası olan “kemane” adını verdiğimiz tezgâh ile ya-
                                   pılan tesbihler, günümüzde mini tornalar ile yapılmaktadır. Özellikle tanelerin
                                   üzerinde yer alan imâme adını verdiğimiz kısımdaki zarafet arayışı ve düğümlük,
                                   tepelik gibi kısımlardaki hassasiyet, ustaların bir nevi imzası hükmündedir.

                                   Bir  nevi  sabır  sanatı  olan  dua  taneleri  tesbihler,  İstanbul’da  Osmanlı  yüzyılları
                                   boyunca müminlerin ellerinden düşmemiş; mütemadiyen, dilden dile gönülden
                                   gönüle aktarılan zikirlerde önemli bir kültür mirası öğesi olarak toplumda her za-
                                   man rağbet görmüştür.
   191   192   193   194   195   196   197   198   199   200   201