Page 44 - 60. SANAT YILINDA AMİR ATEŞ
P. 44

60. Sanat Yılında
           Bestekâr HÂFIZ ÂMİR ATEŞ


                                         olmuş’ dedi.  O ithâf yazısını görünce ise rengi değişti. Bana dönüp notayı suratıma
                                         attı. ‘Münir Bey’e böyle bir saygısızlık yapılır mı’ deyince cevap veremedim. Ne de
                                         olsa benim hocam, her şeyim. O esnada yanımızda bulunan bir arkadaşım notayı
                                         alıp  cebine koydu. Arûz  kalıbıyla  yazıldığı  için  zaten  şu anki  söylenen hâliyle
                                         düzeltip ertesi gün derste notayı bana geri verdi. Bu eser radyolarda okunan ilk
                                         şarkımdır. Şarkının radyoda okunmasıyla bazı kişiler hocama: ‘Taleben böyle bir
                                         şarkı bestelemiş. Seni kutlarız Emin Bey.’ demişler. Herkes tarafından da beğenilmiş
                                         bu eserim.”

                                         O beste yaklaşık bir ay sonra, içinde Emin Ongan’ın da bulunduğu TRT
                                         Repertuvar Heyeti’nin önüne gelir. Tabii ki eser kuruldan geçer ve Emin
                                         Ongan bu haberi talebesi Âmir Ateş’e onu alnından öperek bildirir. Prozodi
                                         dersi almamakla birlikte yaptığı ilk bestenin, Refik Fersan (ö. 1965) gibi
                                         üstadlar  tarafından  onaylanmasını  Âmir  Ateş  Hoca  “Geçmişimizde dinî
                                         mûsikîye ünsiyetimiz olması sebebiyle beste yaparken pek bir hatamız çıkmıyordu.
                                         Altyapımız sağlamdı çünkü”  diyerek, aldığı dinî mûsikî eğitimine bağlamaktadır.

                                         Âmir Ateş, hocası Emin Ongan’ı sıklıkla güfte yazmaya teşvik ederdi. Yaşadığı
                                         bir hatırayı kendi dilinden aktaralım:

                                         “Emin Ongan’ın Beşiktaş’tan Üsküdar’a geçmek için bindiği bir vapurda karşısına
                                         öyle güzel bir hanım oturur ki, hoca kendinden geçer ve ‘Vapura mı bindim, gül
                                                  bahçesine mi girdim’ sözleriyle o anki şaşkınlığını dile getirir. O anda
                                                  gayri ihtiyârî dudaklarından şu dizeler dökülüverir:

                                                    ‘Bûy-i gül sinmiş serâpa kim vücûdu nâzına
                                                    Sân olurki sâlınan bir gül sitansın sevdiğim’

                                                    ‘Zannedilir ki salınan bir gül bahçesisin’ mânâsına gelen bu dizeleri
                                                    cemiyette bana okudu. Ben de: ‘Hocam, rica etsem bir daha okur
                                                    musunuz, doğru yazmış mıyım’ dedim. Emin Ongan bir daha
                                                    okuduktan sonra hocamın dizelerini:

                                                    ‘Gerçi güller nağme olmuş bülbülün feryâdına
                                                    Bence sen dillerde ölmez dâsitansın sevdiğim’

                                                  cümleleriyle dörtlüğe tamamladım. Benim susmam ile hocam hışımla
                                                  ayağa kalktı. Korktum, beni tokatlayacak zannettim. Hocam, notunu
                                                  elimden alıp cebine koyarken: ‘Bana bak, sakın bunu besteleme! Bir tane
                                                  de kendi güftem olan bir bestem olsun’ dedi. Aradan zaman geçince ara
                                                  sıra: ‘Hocam bestelediniz mi o güfteyi’ diye sorsam da Emin Hoca: ‘Yok
                                                  oğlum vaktim olmadı’ gibi sözlerle besteyi yapmadığını ifade etti ve bir-
                                                  kaç yıl sonra 1985 senesinde vefât etti. Bir süre sonra hocamın bu güfte-
                                                  sini bestelemek istesem de ne güfteyi ne de benim tamamladığım yazılı
                                                  notu bulabildim. Hocamın oğlu Tanju Ongan sık sık evdeki notaların-
       Âmir Ateş; hocası Emin Ongan, hâfız arkadaşı
       Burhan Bey ve Alaaddin Şensoy ile birlikte.  dan, eski Türkçe dergilerden getirerek bana bırakırdı. Yine öyle bir vakit


                                                             • 40 •
   39   40   41   42   43   44   45   46   47   48   49