Page 50 - 60. SANAT YILINDA AMİR ATEŞ
P. 50

60. Sanat Yılında
           Bestekâr HÂFIZ ÂMİR ATEŞ






                                         çıkmıyordu. Kendisi için güç de olsa akşam namazını kıldırdım. Yemek yenildi, soh-
                                         bet edildi, şarkılar söylendi, kahveler içildi, artık vakit ilerledi. Yesâri Âsım Arsoy
                                         evden ayrılmak üzere müsaade istedi. Ben de onları Erenköy’e gidecek trene kadar
                                         uğurladım. Trene bindikten sonra Yesâri Hoca’nın, mevlidhân arkadaşlarıma dö-
                                         nerek: ‘Dünyada çok nadir rastladığım pırıl pırıl, melek hasletli delikanlılardan
                                         biri, ancak hiç heves etmesin. Ondan bir şey olmaz’ sözü üzerine arkadaşlarım:
                                         ‘Hocam yerden göğe kadar haklısınız ama biz onun nasıl bir hâlde olduğunu anla-
                                         tamadık, inan ki çok hastaydı’ deseler de Yesâri Âsım Arsoy, ‘Biz nâcizâne kargayı
                                         gagasından tanırız’ sözü ile notumu kendince vermişti. Arkadaşlarım hocanın bu
                                         sözlerinden bana çok uzun zaman sonra bahsetmişlerdi.”

                                         Âmir Hoca’yla, Yesari Asım Arısoy’un ikinci karşılaşmaları bir cuma gününe
                                         denk gelir. O gün Erenköy İstasyon Câmii’ne giden Âmir Hoca’ya arkadaşları
                                         iç ezan okuturlar. Arkadaşlarının câmide bulunan  Yesâri Hoca’yı işaret
                                         etmeleri üzerine gidip elini öpen Âmir Ateş’e Üstad’ın “Bundan 36 sene önce
                                         Aksaray Vâlide Câmii baş müezzini meşhur ‘Ezancı’ Hâfız Cemal Efendi’den bu
                                         ezana biraz yakın bir ezan dinleme fırsatı bulmuştum. O dinlediğim ezanın biraz
                                         daha üstünde bir ezan dinlettiği için Rabbi Teâlâ’ya sonsuz hamd ü senâlarımı
                                         sunarım. Eğer bu Ezân-ı Muhammedî’yi bir kez daha bana dinletmek zahmetinde
                                         bulunmaz iseniz Cenâb-ı Hakk’a şikâyette bulunacağımı size söylemek isterim”
                                         demesi üzerine Âmir Hoca bütün mahcûbiyetiyle “Bin bir kere Estağfirullah”
                                         diyerek mukâbele eder. Bu olaydan sonra Yesâri Hoca, Âmir Ateş’in çalıştığı
                                         Mezarlıklar Müdürlüğü’ne sıkça uğrar ve birlikte mûsikî meşketmemelerine
                                         rağmen  aralarında  bilhassa  mûsikîmizin  üstadlarından  bahsedilen  uzun
                                         soluklu sohbetler başlar. Âmir Hoca için Yesâri Âsım Arsoy aslında o günlerde
                                         vefât eden ve “Dünyam” dediği Emin Ongan hocasının yerine sığınacağı bir
                                         liman olmuştur.

                                         Yesâri Âsım Arsoy, Âmir Ateş Hoca’nın Acemaşîran makamında bestelediği
                                         “Beklenen Gemi” isimli şarkısını radyodan dinler. Bilhassa şarkının “Al bu
                                         yalnızlıktan al kurtar beni” bölümünü mırıldanır Yesâri Hoca… Daha sonra
                                         Âmir Ateş Hoca’dan şarkının kendisine ait olduğunu öğrenmesi ve şarkının
                                         tamamını onun ağzından dinlemesi üzerine ayağa kalkar, önünü ilikler ve Âmir
                                         Hoca’yı alnından öperek takdîrini belirtir. Bestelerini, vefâtına kadar Emin
                                         Ongan’a dinleten Âmir Ateş, hocasının vefâtından sonra onları dinletecek
                                         ve kritik ettirecek büyük bir üstad bulmanın heyecanıyla onları artık Yesâri
                                         Âsım Arsoy’a dinletmektedir. Âmir Hoca bir gün yine, Hicazkâr makamında
                                         bestelediği “Leylâ dediler gönlümü açtım sana ben” mısraıyla başlayan eserini
                                         üstadına dinletir. Okuyuşun akabinde Yesâri Hoca’nın “Efendim, işte eskiler







                                                             • 46 •
   45   46   47   48   49   50   51   52   53   54   55