Page 171 - Sanatın ve Sanatkarın İzinde
P. 171
SANATIN VE SANATKÂRIN İZİNDE
Dolayısıyla “kesiştiği nokta” diye bir durum söz konusu değildir. üzere kurulu bir iştir.” Zaman içerisinde kulaklar yeni müziklere alı-
Hiç ayrılmadılar ki kesişebilsinler. Türk Mûsikîsi tarihine baktığı- şır ve mezcetmeye başlar. İslâm’da güzel sanatların gâyesi, Allah’ın
nızda bestekârlarımızın böyle bir ayrıma gitmediğini ve her formda güzelliklerini ifade edebilmektir. Bundan dolayı daha güzelini ara-
eserler verdiğini görebiliriz. Hatta son döneme -bazı istisnaların ma telaşı, yeni müziklere açılan kapıdır.
dışında- kadar hemen tüm mûsikîşinaslarımızın din adamı olduğu
hakikati ile karşılaşacaksınız. Ancak Osmanlı’dan sonra din adamı Kullanılan sazlara ve tarihsel süreçteki gelişmelerine değinir
olmayan mûsikîşinaslar görebilirsiniz. misiniz?
Dinî mûsikîmizin cami kısmında insan sesinden başka enstrüman
Türklerin Orta Asya’dan getirdikleri müzik, dinî mûsikîye na- kullanılmaz; bununla birlikte tekke mûsikîsinde başta bendir, ku-
sıl etki etmiştir? düm olmak üzere tarikatlara göre farklılık arz etmekle beraber zikir
Her kültürün bir müziği ve her müziğin de kendine has bir kültürü
merasimlerinde enstrüman kullanıldığı vakidir. Enstrümanın en
vardır. Kişi, bir yere giderken dış görüntüsünü değiştirebilir, hatta
çok kullanıldığı zikir merasimi Mevlevî Ayinleridir. Kudüm, rebab,
kalbî hasletlerini bile gizleyebilir ama müziğini asla. Müziğin ruhun
tanbur, ney sazlarıyla başlayan Mevlevî âyinlerinde, tarihi süreç
derinliklerinden gelmesi, ayrıca miras olarak kalması gibi sebepler-
içerisinde hemen her sazın kullanıldığı görülmüştür.
den dolayı, mutlaka Orta Asya müziği yani Türk müziği zevkimiz
dinî mûsikîmize tesir etmiştir. Daha doğrusu biz bu anlamda za-
Mûsikîmiz gelişmesini saraya mı yoksa tekkelere mi borçludur?
ten müziğimizi değiştirmedik; geleneksel müziğimizin mayasıyla
Her ikisine de borçludur. Daha doğrusu ne saray tekkeden uzak-
birlikte yeni gelinen coğrafyanın kültürlerinin müziği ile yoğrulan
tır ne de tekke saraydan bigâne kalmıştır. Zira her ikisinde de
müziğimiz, İslâm irfanı ile zirveyi yaşamıştır.
insan faktörü vardır. Hâl ilmi olan ve kâmil insan olma gayreti
Tekke mûsikîsi, Anadolu’daki enstrüman ve müziklerden et- olarak da isimlendirilen tasavvuftan başta padişahlarımız olmak
kilenmiş midir? üzere tabii ki saraydakiler de uzak kalmamışlardır. Bir yandan
Müzik için sınır olmadığı gibi, sınır ve gümrük kapıları da yoktur. tarihi boyunca bir nevi konservatuvarlar gibi müzik okulu işle-
Türklerin kopuzu ve ıklığı İslâm dünyasını etkilediği gibi, Anado- vi de olan Mevlevîhâneler, diğer yandan pek çok padişahımızın
lu’da kullanılan tanbur, ud, kanun, kemençe vb. sazlar da Türkler ve devlet erkânının tarikat intisabının olması, mûsikîmizin ge-
tarafından kullanılmıştır. İcra edilen müzikten etkilenmemek za- lişmesinde hem sarayın hem tekkelerin önemli rol oynamasına
ten mümkün değildir. İbn Sînâ der ki: “Müzik hep daha güzel olan sebep olmuştur. 169
T ÜRK DİN M Û SİKÎSÎ