Page 83 - ANADOLU SANAYİ DEVRİMİ
P. 83

nağmelerle şakımaları gibi güzel şarkı söyleyen kadınlardan şarkılar dinlerken içtim.
                             Fakat iyilik ettiğim ve arkadaşlarımın yanında bana teşekkür eden bir kişiden duydu-

                             ğum mutluluk gibi mutluluk duymadım”.

                             Bu yüzden şöyle denmiştir: “Fütüvvet, makbul bir güzellik (tebessüm), başkalarına
                             saçılan nimet, iyi görülen iffet ve eziyeti ortadan kaldırmaktır”.
                             Köklü bir aileye mensup birisi, atalarının şerefini kullanarak İsmail b. Ahmed es-
                             Sâmâni’ye dilekçe sunmuştu. İsmail b. Ahmed dilekçeye şu tevkîyi düşmüştü (cevap

                             vermişti): “İsam gibi (kendi şerefinle efendi) ol, atalarının kemikleriyle değil!”

                             Şairin şu sözüne atıf yapmıştı: “İsam’ın kendisi İsam’ı efendi yaptı. Ona cesareti ve
                             atılganlığı öğretti.”
                             Yüce Allah’ın şu sözü de bu gerçeğe işaret eder: “Çoklukla övünmek sizi kabirlere

                             varıncaya (ölünceye) kadar oyaladı” (Tekâsür 1-2).
                             Bir Yunanlı da şöyle demiştir: “Kendini akrabalarına nispet eden, geçmiş atalarıyla

                             övünen kimse ölüdür, onlar canlıdır.”
                             Şair de şöyle demiştir: “İnsan kendi (kişiliği) ile yüceliğe ulaşmazsa / Çürümüş kemik-
                             lerle övünmenin hiçbir değeri yoktur.”

                             Bazen fütüvvet (yiğitlik) ifrata kaçar. Utanç verici bir duruma düşmeye tenezzül etme-

                             mek, zulmü önlemek veya komşularının hakkını korumak uğruna kendinden vazge-
                             çecek kadar başkalarını malına mülküne tercih etme noktasına varır. Bu ya yukarıda
                             zikredilen (yağmacı) çöl şairlerinde olduğu gibi kahramanlıkla olabilir ki bazıları mi-
                             safirlerini ve kendilerine sığınanları korumak için kendilerini feda etmişlerdir.

                             Hatta bazıları çadırları etrafına konan çekirgeleri korumak ve avlanmamaları için
                             gerekirse savaşmak gibi saçma ve delice işler yapmışlardır.

                             Ya da Hâtem et-Tâî’nin yaptığı gibi cömertlik ve ihsanla olur ki hasmına mızrağı vere-
                             rek kendisini riske atmıştır. Hasmı ölmek üzere idi, canı boğazına dayanmıştı. O anda
                             bir çıkar yol olarak Hâtem’den mızrağını kendisine bağışlamasını istemiş, Hâtem de
                             isteğini reddetmeyi gururuna yediremediği için mızrağını ona vermiştir.

                             Başka bir örnek de Ka’b el-İyâdî’dir. Kendi payına düşen suyu dostuna vermiştir. Suyu
                             dağıtan kişiye, “Kardeşim Numeyrî’ye ver!” demiş, adam da suyu ona vermiş, Ka’b
                             ise susuzluktan ölmüştür.

                             Şair şöyle demiştir: “Canını başkası için vermek cömertliğin doruk noktasıdır.”

                             Başka bir şair de şöyle demiştir: “Yiğitler yiğidi sabah ve akşam şarabını içmek için gi-
                             dip gelen değildir / Fakat yiğitler yiğidi düşmana zarar vermek, dostuna fayda vermek
                             için gidip gelendir.”




      82   -   ANADOLU SANAYİ DEVRİMİ
   78   79   80   81   82   83   84   85   86   87   88