Milletlerarası alanda en fazla icâzet veren hattat olan Hasan Çelebi’nin ülkemiz başta olmak üzere dünyanın hemen her coğrafyasında hüsn-i sanatını öğreten ve öğreten talebeleri bulunuyor. Mescid-i Nebevî, Mescid-i Kıbleteyn, Kuba Mescidi, Büyük Camlıca Camii, Hırka-i Şerif Camii, Bayezid Camii ve Sultanahmet Camii ile birlikte Pfortzheim Camii (Almanya), Yuhannesburs Cuma Camii (Güney Afrika Cumhuriyeti), Almatı Merkez Cuma Camii, Sri Sendayan Camii (Malezya), Osmanlı Cihan Devleti’yle günümüz Türkiyesi arasında yazı sanatında köprü vazifemi gören Hattat Hamit Aytaç’ın hayrülhalefi Hattat Hasan Çelebi’nin kubbe, kuşak ve çeharyâr yazılarına göz nuru döktüğü ibadethaneler arasında bulunuyor. Hattat Kemal Batanay’dan ta’lik icazeti bulunan Hasan Çelebi, Sami Efendi, Hulûsi Efendi ve Kemal Batanay üzerinden oluşan ta’lik yazı silsilesinin son ve en önemli halkalarından biriydi. Hattat Hamit Aytaç’tan sülüs-nesih yazı nevilerinden mücaz Hasan Çelebi’nin Çin Halk Cumhuriyeti’nden ABD’ye; Güney Afrika Cumhuriyeti’nden Rusya’ya kadar oldukça geniş bir coğrafyada onlarca talebesi İslam yazı sanatının hizmetinde bulunuyor. Hasan Çelebi hocamızla atölyesinde gerçekleştirdiğimiz ziyaret özelinde hazırladığımız biyografisini sanatkâr okurlarımızın irfanına arz ediyoruz.
1937-Erzurum
Hasan Çelebi, Miladi takvimin yaprakları 1937 yılını gösterirken Erzurum’da dünyaya gelir. Tahsil hayatının hemen ardından muhtelif camilerde imam hatiplik vazifesinde bulunur. Gönlünde sanat ve estetik değerlere, bahusus hüsn-i hat sanatına yönelik derin bir bağ vardır.
Uzun hikâye, nasıl anlatacağım!
Söz konusu bağı kendisine sorduğumda, “Bu uzun çok uzun bir hikâye nasıl anlatayım! Hat serencamımı anlatmak oldukça zor bir iş! Nereden başlayayım? Çok küçük yaşlardan itibaren kâğıt ve kaleme olan irtibatım beni netice itibarıyla hat sanatına götürdü, bu işle tanıştırdı. Ve işte bir münasebetle Hamid Aytaç beyle, Mustafa Halim Özyazıcı beyle tanıştım. Böylelikle hat sanatına başlamış oldum. İlk evvela Hamid Beye gittim. Hamid Bey beni kabul etmedi: “Ben meşgulüm, talebelerle uğraşamıyorum” dedikten sonra beni Hattat Mustafa Halim Efendi ye gönderdi.” şeklinde mukabelede bulunmuştu.
"Gelin, size hat sanatını öğreteyim.”
O zamana kadar Hamit Aytaç hocanın sınırlı sayıda talebesi vardır, yeni talebe kabul etmez. Halim Bey ise o dönemde talebe yetiştirmek için çokça gayret eder. O yıllarda Halim Bey, bugünkü ismiyle Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi olan güzide sanat müessesesinde ‘Râkım Mesleği’nin sanatının incelikleri öğretmektedir.
Sözün bu yerinde Hasan Çelebi’nin anlattıklarına dikkat ediniz: “Fakültenin mimarlık bölümünde okuyan talebelerden işitmiştim. Halim Hoca teneffüs aralarında mimarlık bölümünde okuyan talebeleri bularak “Gelin size hat sanatını öğreteyim” diyerek onları bir nevi sıkıştırırmış! Ne azim, ne istek, ne fedakârlık! Hat sanatı işte böylesi çalışmaların neticesinde günümüze kadar geldi.
Hamid Aytaç: Halim size yazıyı öğretsin.
Az önce dediğim gibi Hamid Bey beni Halim Efendi’ye gönderdi: “Gidin, Halim size yazıyı öğretsin” dedi. Halim beye gittim, beni memnuniyetle kabul etti, yazı öğretmeye başladı. Fakat ömrü vefâ etmedi. Derse başladıktan dört ay sonra trafik kazasında vefat etti... Sonra tekrar ben Hamid Hoca’ya gittim. İlk zaman kabul etmemişti ama sonradan artık bir şey diyemedi. Ve böylelikle bir daha Hamid Beyden vefâtına kadar ayrılmadım.
Hüsn-i hat meşk müddetinin başlangıcıyla bitişi on sekiz yıl.
Hattat Çelebi, Hamid Aytaç’tan uzun yıllar meşk edebilme bahtiyarlığına erişmiş müstesna bir sanatkâr. Hüsn-i hat meşk müddetinin başlangıcıyla bitişi on sekiz yıldır. Bunun bir kısmı talebelikle geçmiştir, ondan sonraki olan kısımları ise arkadaşlık mesabesindedir. Hasan Çelebi, Hamid bey için dayanak olmuş, zor günlerinde hocasının yanında bulunarak alakadar olmuş, hastalığıyla ilgilenmiş, hastanede yanında, yakınında bulunmuştur.
61 yıllık yazı hizmeti…
1964 yılında Hattat Hamit Aytaç’a talebe olan ve sonrasında Kemal Batanay ile yazı serencamını devam ettiren Hasan Çelebi 1975 yılında Hamid Bey den sülüs ve nesih, 1981 yılında da Kemal Batanay dan ta’lik, dîvâni ve rik’a icazetleri alarak Hamit Bey’in sülüs-nesih yazı neş’esinin; Kemal Batanay Hoca’nın da ta’lik ve dîvânî yolunun en önemli temsilcisi haline gelmiştir.
Madem hizmet ediyorsun, bu da karşılığı!
Şimdi, Hasan Çelebi’nin âvâzına kulak veriyoruz: “Ben Hamit Hoca’dan hat dersi almaya ısrarla devam ettim. Ben bu işe para için, dünyalık için başlamadım. İçimde hat sanatına karşı özel bir istek, bir heves vardı. Onu tatmin için devam ettim hat sanatına. Derken, derken, o, parayı kendi getirdi, ben hiçbir zaman talep etmedim dünyalığı. Burada niyet önemli. Benim niyetim para kazanmak değildi. Cenâb-ı Hakk takdir etti: “Madem hizmet ediyorsun, bu da karşılığı!'! buyurdu bir nevi.”
Anlatılmaz, yaşanır!
Hasan Çelebi’ye bir hasbihalimizde “hakkında âyet-i kerîme bulunan bir mekânın yazılarını yazmak nasıl bir hâlet-i rûhiye?” diye sorduğumda aldığım cevap “Tabii bunlar, bu keyfiyet anlatılmaz, anlatılmaz, ancak yaşanır” şeklinde olmuştu.
Hasan Hoca, 'anlatılmaz yaşanır' bir hissiyatla Kuba Mescidi’nin yazılarını bir yılı aşkın bir sürede kaleme almıştır. Kuba Mescidi’nin kubbe ve kuşak bölümlerinde 1400 metrenin üzerinde yazısı vardır. Kuba Mescidi’ndeki yazıların 200 metresi sülüs; 1200 metresi de kufi yazı nevilerinden müteşekkil olup kadim ibadethanenin kalemişlerinde de Hasan Hoca’nın sanatkâr mahdumu Mustafa Çelebi’nin imzası bulunmaktadır.
Kâbili irşâd olan üstad olur üstaddan
Hat sanatında icazet müessesesi asırlardır devam eden kadim bir gelenek... Hasan Çelebi, öğrencileri ve onların talebeleriyle birlikte günümüzde bu mühim geleneği yaşatmanın gayreti içinde bulundu. Hasan Hoca talebelerinin icazetlerini verdi. Talebelerinde de icazet vermeye başlayanlar oldu. Bir nevi torunları geldi! Hocaların Hocası, bu husustaki bahtiyarlığını, “Elhamdülillah bugünleri de gördük. Ah! Hocalarım hayatta olsalardı da onlar da bugünleri bir görebilselerdi” şeklinde ifade etmişti. Hasan Çelebi 1964 yılında başladığı hüsn-i hat yolculuğunda “Kâbili irşâd olan üstâd olur üstâddan” fehvasınca gönüllerinde sanat ve estetik güzelliklere açık kapılar bulunan -yurt içinden ve yurt dışından- sayıları yüze yaklaşan talebeye icazet vermeye muvaffak kılındı. Son 25-30 yılda ülkemizde İslam-Türk sanatlarına genel bir rağbet var. Hasan Çelebi söz konusu rağbeti milletin, ümmetin, kültürüne, irfanına dönmesiyle telif ediyordu: “Bunlar eskiden yoktu. Hat sanatına ilk başladığım yıllarda “Bu sanat bitmiştir, gitmiştir, ne yapacaksın, bu işin arkasına niye düşüyorsun, niye bunlarla uğraşıyorsun!” diye çok söyleyenler oldu. Ama sonradan baktılar ki, durum zannettikleri gibi değil. Bir müddet sonra da “Bizim esas, öz değerimiz olan kültür varlıklarımızın kaybolmaması” lazım denilmeye başlandı. Böylelikle geriden gelen genç nesil milletin/ümmetin sanatına, irfanına, yazısına sahip çıktı. Millet de böylelikle büyük ölçüde esas benliğine döndü. Öz sanatlarımız gitgide daha fazla rağbet görmeye başladı. Eskiden koleksiyonerler yoktu. Şimdilerde koleksiyonerler çoğaldı, hüsn-i hat levhaları müzayedelerde alıcı buluyor. Bunlar sanata destek olan vakıalar...
Hasan Çelebi: Hocalarım maalesef anlaşılmadan gitti.
Hocalarım maalesef anlaşılmadan gitti! Onlar böyle işin çorak bir dönemine rastladılar. Milletin onları anlamaya vakitleri de olmadı. Şimdiki insanların maddi durumlarını düşünün... Bir de kırk, elli sene öncesinin iktisadi durumunu kıyaslayın... İnsanlarımız zenginleşti, belirli bir refah düzeyine ulaştı. -Hasan Hocamız yazıhanesinin camından boğaz kıyısında Eminönü’nden Beşiktaş’a kadar yükselen çok katlı binaları-iş merkezlerini işaret ederek- Şu gördüklerimiz zenginliğin ifadesidir. Mutlak zenginliğin olmasa da bir itibarın ifadesidir... Türkiye’ye dışarıdan para geliyorsa demek ki güveniyorlar da Türkiye’ye yatırım yapıyorlar. Hocamın hayatta olduğu dönemler böyle değildi... Hocalarım öyle bir kurak döneme rastladı, o dönemler herkesin kendi derdinde olduğu dönemlerdi. Herkes o dönemde kendi çulunu sudan çıkarmaya çalışıyordu, millet karnını zor doyuruyordu.”
Müstakim ol utandırmaz Hz. Allah seni
Hakk Teâlâ, hayatını hüsn-i hat sanatına vakfeden köylü çocuğu Hasan Çelebi’yi yazı hizmetinden dolayı tarihe mâl etti! Nitekim, Hasan Çelebi nezdinde önemli olan işin, hizmetin, kâidesine uygun bir şekilde devam ettirilmesiydi: “Bu milletin bu kültür hazinesi kaybolup gitmek üzereydi. Cenab-ı Hakk bu hususta bana bir vazife verdi, vazifelendirdi. Elhamdülillah bu vazifemi de bir yere kadar getirdim. Tam yapamadı isem de hiç olmazsa yapacak, yapabilecek kişilerin üzerine bu hizmeti yüklemiş olduk. Gençler bundan sonra bu hizmetleri devam ettirecek.”
2025-İstanbul
1937 yılında Erzurum Oltu’da başlayan ve içinden kelâm-ı ilâhînin tezâhürü hüsn-i hat sanatına hizmet geçen 88 yıllık hayatın ardından Hattatların Reisi Hasan Çelebi Üsküdar’da garîk-i rahmet oldu ve Karacaahmet ebediyet yurdunda hocası Hamit Aytaç’ın ayak ucuna defnedildi.
GÖRSELLER
Yazılar: Hasan Çelebi
Tezhipler: Hanifi Dursun, Faruk Taşkale.
Hasan Çelebi fotoğrafları: AA
İbrahim Ethem Gören/27.02.2025 Yazı No: 439